Viva La Alegria

yavaş yürü, hayallerimin üzerine basıyorsun.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: Istanbul

'Kırlarda ağaç tepelerini okşayan gizli bir meltem gibi esmeli, ancak bir kelebek gibi güçlü olmalı ve bir veronika çiçeği gibi zarif kalmalı...'

Perşembe

bitter chocolate I

Yağmurla gelen cennet kokusu burnumda, buz mavisi yalnızlığımı alıyorum bu gece koynuma. Siz rahatça uyuyun kuş tüyü yastıklarınızda, ben savaşırım kabuslarınızla.

Barmen! Bana bi' tekila. En yalnızından.



Salı

seni içtim bu gece



bütün şarkılar güzeldi bu akşam
güzeldi bütün şarkılar
saçların konuşuyordu kemanın tellerinde
dudaklarındı öpüşen notalarla
tuşlarında piyanonun

kanımdaydın
sen bu akşam
söylenen tüm şarkılardaydın.

Cumartesi

ezbere saydım hasretlerin adını.





Kilise çanları vuruluyor 4 kez. Simsiyah yollara hayat veren birkaç loş sokak lambası.


Savaşmak, savaşmak, savaşmak. Ruhumuza batan çivilere alışmaya çalışmak. Hayatlar gelir, geçer bedenlerimizden. Silinir yüzleri, yitip gider sesleri. Bize kalan, yüreğimize atılan kor silsilesi..


Mutluluk kokan bir adamdı aradığım aylarca cadde cadde, sokak sokak. Ruhumun kaybolan yarısıydı yanlış insanlarda dilendiğim. Karşılıksız sevgiydi uğruna nice namerde sarıldığım..






Hayır, yapamam. Ben sevilmek için yaratılmamışım diğer yarım.. Seni bulsam da bir olamaz bedenlerimiz artık. 


Sahne bitti.
Perde kapandı.
Belki başka bir boyutta, başka hayatlara can olur yüreklerimiz.
Sen, hep orada
kal.

Çarşamba

and the çeyrek altın goes to..


evet. yazarlığım tescillenmiş oldu bugün. ilçe yarışmasında dereceye girdim, altınımı gaptım sevgili seyirciler. aha bu da resmi.


bundan sonra her boku da böyle çekicem. nokta.

Cumartesi

i never promised you a rose garden



yalnızlık, en büyük acıları bile dindirmeye yarayabilir.
bazen.

L'éclair au front




Sen bana göründüğünde, en sevdiği kayanın üstünde türkü söylüyordu yaz, türkü söylüyordu az ötemizde ve biz, uzun mavi küreğiyle ayaklarımızın dibinde oynaşan denizden daha deniz, suskunluk, sevecenlik, hüzünlü özgürlük kesilmiştik.


Türkü söylüyordu yaz ve senin yüreğin, ondan uzakta yüzüyordu. Gözüpekliğini öpüyordum, kararsızlığını duyuyordum. Dalgaların saltıklığından, evlerimizi taşıyan eller için öldürücü erdemlerin volta vurduğu o ulu köpük yarlarına giden yol. İnanmaya yatkın değildik. Sarılmıştı çevremiz.


Yıllar geçti. Fırtınalar öldü. İnsanlar gitti. Yüreğinin artık beni görmediğini duyumsamak acı veriyordu. Seviyordum seni. Yokluğunda yüzümün ve mutluluk boşluğunda. Seviyordum seni, her şeyde değişken ve sana sadık.


R

Salı

tædium vitæ..







Yenmiş tırnaklarla devam eden bir hayatın avlusundayım. Ayaz vuruyor saçlarıma, yağmur yağıyor. Sırılsıklam yalnızım diye fısıldıyorum. Sırılsıklam. Yalnızım.


Bir adam atıyor adımlarını bir kaldırım ötede. O an içimden bir şeyler kopuyor. Bedenim sevgiyle alev alev yanıyor ayaza meydan okurcasına. Avazım çıktığı kadar bağırıyorum. Sev beni!


Biliyorum, akmış göz kalemim ve kazınmış ojelerim var yalnızca. Soğuktan çatlamış ellerim, yağmurdan ıslanmış saçlarım, çamura bulanmış botlarımdan ibaret aidiyetim.


Sana acıdan başka verebilecek bir şeyim de yok ki benim. Oturmasını, kalkmasını da bilmem hem ben. Her duymak istediğinde güzel sözler söyleyemem. Olmadığım gibi görünemem.


Sev beni mi demiştim? Ah, kimim ki ben.. Bunca yapay güzelliğin arasında kimsesiz kalmış bir beden.. Boşver, sen de onları sev herkes gibi. Sahte kucaklarda mutluluğu ara her yalnız gibi. Lakin olur da ısıtmak isterse canın bu çatlak elleri, o sokakta, seni gördüğüm yerde avuçlarımı açmış bekliyorum, dönmeni..